31 Aralık 1999 Cuma

iki

dünyayı dönüştürdüğümüz bu ucuz sirkte cambazlık yapan yaşlı fillerden farksız hâle gelmiştik: dibine kadar depresyondaydık ve seyirciye bunu asla çaktırmamaya çalışıyorduk. kartların en rezil şekilde dağıtıldığı, kazananın, oyunun icadından bile önce belirlendiği, fakat nedense büyük umutlarla sürdürmeye çalıştığımız bir poker oyunuydu bu. klasik pokerdeki mimiksizlik, dünya denen bu kahverengi masada yerini azami gülümsemelere, hatta robotik kahkahalara bırakmıştı. nasıl katlanıyorduk ki tüm bunlara?
ben de işte bu düşüncelerle beynime 9 milimetrelik bir glock mermisi yemişçesine uyandığım o yağmurlu sabah, çok güçlü duygularla, bir karar vermem gerektiğini hissettim. ya toplumun geri kalanı gibi bu güçlü akıntıya kapılıp gidecek, ya da ters yönde yüzmeye çalışarak ölüm provasını hızlandıracaktım.
telefonu elime aldım ve hiç tereddüt etmeden onu aradım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder